Azot(Akla Ziyan Oyuncular Topluluğu) İle Doğaçlama Tiyatro

AZOT Grubu ile doğaçlama tiyatro, gündem, sanat  hakkında konuştuk. Bu keyifli sohbeti sizlerle paylaşıyoruz…

FT: Özer Güngören kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Özer Güngören; Tiyatro oyuncusuyum. Ayrıca bir şirkette çalışıyorum. Boş zamanlarımda da doğaçlama tiyatro eğitmenliği yapıyorum.

FT: Doğaçlama Tiyatro Nedir? Klasik Tiyatro ile farkından bahseder misiniz?

Özer Güngören; Doğaçlama tiyatro, yazılmış bir metin ya da kurgulanmış bir senaryo olmadan oyuncuların bazı kurallar çerçevesinde yarattıkları kısa ya da uzun süren formatları oynamasından oluşur. Önceden yapılmış herhangi bir prova, ezberlenmiş bir metin veya hazırlanmış bir dekor yoktur. Klasik Tiyatro’dan temel farkı budur. Seyirciden gelen yönelimlerle o anda yaratılan bir oyundur.

FT: Emrah Deniz sizi kısaca tanıyalım…

Emrah Deniz; İTÜ Makina Fakültesi’nde öğretim elemanıydım. Şu anda General Electric firmasında çalışıyorum. Profesyonel olarak oyunculuk yapıyorum.

FT: AZOT Grubu’nda herkes farklı meslek gruplarında, AZOT (Akla Ziyan Oyuncular Topluluğu) nasıl bir araya geldi? Kaç kişilik bir ekip? Neden ismi AZOT oldu?

Emrah Deniz;  2007’de bir Doğaçlama Tiyatro’nun atölyesine katıldım. Benden sonra Özer aynı atölyeye geldi. Bir de Armağan ve Mahmut vardı ki onlar da başka bir grupla doğaçlama yapıyor. Zamanla biz atölyelerin haricinde de görüşen ve her görüştüğümüzde doğaçlama tekniklerini, oyunlarını kendi aramızda konuşan bir grup haline geldik. Sonrasında neden görüştüğümüzde doğaçlama oynamıyoruz dedik, birlikte provalar almaya başladık. Sonra neden bir grup kurmuyoruz dedik ve AZOT kurulmuş oldu. Grubun adının verilmesi de şöyle bir hikâye. Biz AZOT kelimesini, bulunduğu ortamın muhabbetini bozan kişiler için kullanırdık. O ortamı zehirliyor diye. AZOT geldi. AZOT gitti, şu tip çok AZOT, uzak duralım şeklinde. Sonra grubun adını düşünürken AZOT olsun dedik ve o anda hepimiz çok sevdik. Sonrasında da Akla Ziyan Oyuncular Topluluğu şeklinde bir açılım bulduk. An itibariyle AZOT 5 oyuncudan oluşuyor. Bunun haricinde diğer gruplardan oyuncularla da sürekli iletişim içerisinde kalıyoruz.

 

FT: Kamil Kıvanç Özdemir sizi tanıyabilir miyiz? Siz tiyatroya nasıl başladınız?

Kıvanç Özdemir; İ.Ü Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Şu anda avukatlık yapıyorum ve yüksek lisans öğrenimime devam ediyorum. Üniversitenin ilk yılında tiyatroya merak sardım ve üniversitede bir grupta tiyatro yapmaya başladım. Aynı sene, bir gün bir arkadaşım İstiklal Caddesi’nde yağmura yakalanıyor ve bir kafeye sığınıyor. O gün de orada AZOT’ un gösterisi varmış. Gösteriyi izliyor, beğeniyor ve bana söylüyor. Ben de sonrasında her hafta kendilerini izlemeye gidiyorum, tabi bu arada grupla da kaynaşıyorum. Sonra bir festivalde yine bir araya geliyoruz ve beni atölyelerine çağırıyorlar. Yaklaşık iki sene kendilerinden ders alıyorum ve sonra da birlikte oynamaya başlıyoruz.

 

FT: Hukuk ve Tiyatro bir araya nasıl geldi? Sizce hangisi zor?

Kıvanç Özdemir; Elbette doğaçlama tiyatronun mesleğime katkısı çok fazla. Örneğin, duruşmalarda derdinizi, ne istediğinizi kısa zamanda etkili bir şekilde anlatmanız gerekiyor. Doğaçlama tiyatro çalışmalarının, gösterilerinin, topluluk önünde rahatça ve etkili konuşmanıza, gözlem gücünüze etkisi gerçekten hissediliyor. Ayrıca, doğaçlama tiyatro insanlara karşıdaki kimseyi bir birey olarak algılayıp farklılıkları kabul etme, bunları zarar verecek şeyler değil de yaptığınız işe tat veren ayrıntı olarak kullanma gücü veriyor. Toleransınız artıyor. Müvekkillerle, karşı tarafla, hakimle, mübaşirle, kalem memuruyla iletişiminizi yıkıcı değil, yapıcı olarak kuruyorsunuz. Toleransınız artıyor. Hangisi zor açıkçası bir şey söyleyemem, ikisinin de ayrı zorlukları var.

FT : Gizem Yücel sizi sahnede izledim. Sempatik tavırlarınızla dikkatimi çektiniz.  Mimikleri oldukça başarılı kullanıyorsunuz. Sizi tanıyalım?

Gizem Yücel; Öncelikle güzel yorumunuzdan dolayı teşekkür ediyorum .
Ortaklığını sürdürdüğüm bir etiket firmasında çalışmaktayım. Lise döneminde tiyatroyla tanıştım.”Gazete Kokusu” adlı oyun ile. Tiyatroya hep ilgim vardı ama bir türlü kendimde o cesareti bulamıyordum. Genelde izleyici olarak katılıyordum. Tiyatro oyuncusu arkadaşlarımın provalarına gidiyor, ne yalan söylem imreniyordum. Sonra lisedeyken bir proje geliştirme yarışma düzenlendi. Onun için bir oyun hazırlayacaktık. Konuyu belirledik, gençlerin ve çocukların kötü alışkanlıklarını içeriyordu. Narkotik şubeden gerçek yaşanmış hikâyeler aldık. Sonrasında gerçek yaşanmış hikâyeleri hep birlikte derledik, naçizane bir oyun yazdık ve yarışmaya gönderdik. Bir kere de sahneledik.

Üniversite döneminde tiyatro bambaşka şeyler kattı bana. Klasik Tiyatro eğitimi aldım sonrasında tesadüfen özel bir tiyatroyla tanıştım ve oyuncuları oldum. Dahil olduğum ekibe AZOT’tan eski oyuncumuz Mahmut dahil olmuştu. Onunla sohbetlerimizin birinde AZOT’tan ve atölyelerinden bahsetti. O dönem sürekli erteledim. Belki de cesaret edemedim.. Klasik tiyatro tekniklerinde de doğaçlamadan yararlanıyorduk ama doğaçlama fikri korkutucu geliyordu hep. Sonra bir gün Taksim’de Mahmut ve Özer’le karşılaştım. Bu sefer kendileriyle görüşmek istediğimi belirttim. O hafta görüştük.  Atölyeler ve provalardan inanılmaz keyif aldım. Ve zaman içersinden AZOT oyuncularından biri oldum.

FT: Sizce, herkes doğaçlama yapabilir mi? Bunun bir eğitimi var mı?

Gizem Yücel; Herkes doğaçlama tiyatro yapabilir. Herkes klasik tiyatro da yapabilir. Klasik tiyatro metinler ve kalıplar üzerine ilerler. Doğaçlama tiyatro ise kalıpların yıkıldığı bir tiyatro biçimidir. Bu yüzden klasik tiyatroya alışkın biri için o algının yıkılması çok kolay bir şey değildir. Ben her iki tarzda tiyatroya da yabancılık çekmedim. İkisini birbirine paralel, karıştırmadan götürmeye çalıştım. Çok da faydasını gördüm.

Genel kanının aksine doğaçlama tiyatroda rol yapılmaması lazım sahnede. O anda “olmanız” lazım. Bir ekip çalışması ama senin düşündüğün bir şeyi karşı tarafın aynı anda düşünmesine imkân yok.  O yüzden hemen cevap vermelisin ki oyun devam etsin. Bunun için de bir eğitim tabii ki var. Atölyemizden bahsederek bu soruyu cevaplamak istiyorum. Genel anlamda atölyelerde verdiğimiz eğitim temel oyunculuk teknikleri, hızlı düşünme, anı yakalama, pantomim ve ses-nefes çalışmalarından oluşuyor. Doğaçlama tiyatronun her aşamasında uygulanması gereken bazı temel kurallar var. Onları pekiştirecek çalışmalar yapıyoruz. Fakat tüm bunların yanında çalışmalar sonunda kişiye en çok kazandırdığımız şey özgüven. Müthiş bir özgüven artışı gözleniyor ve topluluk içinde daha rahat kendini ifade eden bireyler oluyorlar. Atölyelerimizde bu şekilde gelişme gösteren bir çok örnek gördük.

FT: Ayse Nur Sak biraz kendinizi tanıtır mısınız?

AYŞE NUR SAK; İstanbul Üniversitesi turizm işletmeciliği mezunuyorum. Şuanda özel bir bankada çalışıyorum. Daha önce lise ve üniversitede tiyatro yaptım. Üniversite sonlarına doğru çalıştığım bir kafede AZOT’u izleme imkanım oldu ve onlara hayran kaldım. Atölyelerine başladım. Eğitim aldıktan önce yardımcı, sonrasında da kadrosunda yer almak üzere 5 yıldır AZOT’layım.

 

FT:  Kurumlara yönelik çalışmalarınız olduğunu biliyorum. Kurumsal olarak neler yaptığınızı öğrenebilir miyim?

Özer Güngören: Bir şirketin başarısını artıran en temel iki şey şirket içi iletişimin güçlenmesi ve çalışanların mutlu olmasıdır. İletişimin olmadığı, çalışanların birbirini tanımadığı bir ortamda motivasyon düşüklüğü, ego yarışı, empati eksikliği ve dolayısıyla da sorunlar yaşanır. Tüm bu sorunları doğaçlama tiyatroda kullanılan metotlarla yenmek mümkün. Çünkü daha önce de söylediğimiz gibi biz de bir takım işi yapıyoruz. Kurumlara verdiğimiz eğitimlerde, çalışanlarla birlikte aralarındaki iletişimi ve takım ruhunu artırıcı çalışmalar ve oyunlar yapıyoruz. Tüm bunları sıkıcı seminerler yerine keyifli bir ortamda yapıyorlar o yüzden daha verimli oluyor.

Şirket için eğitimlerinin yanında şirket çalışanları için düzenlenen moral geceleri ve bayii toplantılarına da katılıyoruz. Hatta geçenlerde THY’nin Erzincan’daki çağrı merkezi için düzenlediği etkinlikten geldik. Süperdi!!

Kıvanç Özdemir: AZOT olarak Türkiye’de doğaçlama tiyatronun gelişimi üzerine de çalışmalarımız var. Bu konuda attığımız en önemli adım İstanbulİmpro doğaçlama tiyatro topluluğu ile geçtiğimiz yıllarda organize ettiğimiz Türkiye’nin ilk 1. Ve 2. uluslararası doğaçlama tiyatro festivalini yapmamızdır.

Emrah Deniz: Doğaçlama tiyatronun büyüsü bu tip etkinliklerde daha da fazla anlaşılıyor. Normalde klasik tiyatroda oyuncular defalarca prova yapar ve oyunlarını öyle sahnelerler. Doğaçlama tiyatroda uluslararası bir festival yapılıyor ve oyuncuların nerdeyse tümü birbirini ilk defa görüyor. Fakat yine de o ilk defa gördükleri insanlarla daha önce oynamadıkları doğaçlama formatlarını farklı dillerde hiçbir provaya gerek duymaksızın sahneleyebiliyorlar.  Böyle kaynaştırıcı bir özelliği var doğaçlama tiyatronun.

FT: Gizem Yücel, okuyucularımız AZOT’ a nereden ulaşabilir?

Sosyal paylaşım sitelerini oldukça çok kullanıyoruz.
Twitter ve Facebook’ta aklaziyanoyuncu adıyla bizi takip edebilir, Web sayfamız www.aklaziyanoyuncular.com. ‘u tıklayabilirler.

FT:  Son dönemlerde tiyatro mekan ve işletmelerinin kapatılması yönünde haberler var. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Ayse Nur Sak:  Seyirci, tiyatro konusunda bilinçli ve toplu hareket etmeli. Şehir ve Devlet Tiyatroları devletin seyirciye hizmet olarak sunduğu şeyler. Yani bundan gelir elde etmek gibi bir amacı olmamalı.

Kıvanç Özdemir: Maalesef insanlarda bu konuda yanlış bir algı var. Özel tiyatroların biletlerini pahalı buluyorlar. Ama karşılaştırdığınızda, insanlar eğlenmek için bir yere gittiklerinde tiyatroya verdiklerindan daha çok harcıyorlar. Tüketime odaklandığımızda, bizi düşündüren, değiştiren, geliştiren etkinliklerden uzak kalmayı tercih ediyoruz.

Emrah Deniz:  Gördüğüm kadarıyla mevcut yönetim kontrol edemediğini düşündüğü konularda hemen bir müdahale ve kapatma yoluna gidiyor. AZOT gibi bir grup, Beyoğlu gibi bir yerde istediği şekilde bir sahne bulamıyor. Bunun nedeni Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında Beyoğlu’nda bir süredir uygulanan politikalar ve mekân sahiplerinin yerlerini bu dönüşüm kapsamında değerlendirmeye çalışması. İstanbul’ un göbeğinde tiyatro yapacak yer bulamıyorsak, bunu oturup düşünmek gerekir.

Kıvanç Özdemir:  Ben İstanbul’ a geleli fazla olmadı. Sekiz yıl önce geldim. Önceden, Beyoğlu-Taksim’ de istediğim gibi eğlenebiliyordum. Şu an artık öyle değil.

Emrah Deniz : Bir süre sonra Ataşehir’ de  bu konuda çok gelişecek.

FT: Peki şu anda AZOT ne yapıyor? Yakında gerçekleşecek bir etkinliğiniz var mı?

Ayşe Nur Sak: AZOT şu sıralar sıkı bir çalışma içerisinde. Emrah bu sene yurtdışındaki bir çok festivale katıldı ve festivaller kapsamında değişik doğaçlama eğitimleri aldı. Şimdi de gördüklerini bize gösteriyor. Yeni sezonda farklı formatlarda oyunlar sergileyeceğiz. Ayrıca 24 Temmuzda Beşiktaş’ta BKM Muftak’ta 3-2-1 Kayıt adlı gösterimiz var. Gösterimizin biletleri biletix.com’da satışta. Herkesi bekliyoruz.