Barbaros Uzunöner

Barbaros Uzunöner : Hayat sahnesinde devamlı oynuyoruz…

Kimi zaman alabildiğine nazik oluyoruz istediğimizi elde etmek için, kimi zaman da sesimiz yettiğince bağırıyoruz karşımızdaki korksun diye. İçimizden kötü sözler söylediğimiz birine canım diye sarılıyoruz. Hiç sevmeden sevgili oluyoruz uzun yıllar. Hiç bilmeden biliyormuş gibi yapıyoruz. Komik olmasa da kahkahalar ile gülüyoruz dostumuzun anlattığı fıkraya. Üzgünmüş gibi yapıp ağlıyoruz. İçimiz sıkılsa da keyifli keyifli sırıtıyoruz. Hasta oluyoruz işe gitmemek için, iyi oluyoruz sevdiklerimiz üzülmesin diye. Seviyor, özlüyor, anlıyor, hatırlıyor, çalışıyor, oynuyoruz. Kendimiz gibi olmamayı iyi beceriyoruz, hepimiz oynuyoruz..Bizim farkımız ise şu; biz bunları tiyatro sahnesinde de yapıyoruz…

Barbaros Uzunöner:  Bu Tiyatro Sanat Yönetmeni  – Tiyatro Sanatçısı

FT :  Ekşi sözlük senin için neşeli, zeki, yaratıcı ve harika yazar, tiyatro oyuncusu, komik insan” diyor. Sen kendini nasıl tarif ediyorsun?

BU: Aslında çok standartların üzerinde olmayan standart birisi, sadece az olan yeteneğini, çalışmayla bütünleştirerek güzel şeyler yapmaya çalışan biri.Seçiciyim.Yani,işimi yaparken iyi olsuna çok uğraşıyorum.Mesela bir ayda ya da iki ayda çıkabilecek bir hazırlığı, oyunu, yazı metnini beş ayda hazırlıyorum.Yazdığımı tekrar siliyorum, güzel olsun diye çok uğraşıyorum.Aslında çok değişik bir insan değilim ya da kendimde çok üstün bir yetenek görmüyorum.Ama iyi olması için uğraşıyorum.Bir de bu işe kafa yoruyorum, kafa yorarken de aslında ne iş yaparsam yapayım dürüstlükten ödün vermiyorum.İnsanlarla çalışırken,oyunumu bir yerlere sunarken, seyircinin karşısındayken de, o dürüstlük ve doğallık seyirciye bir şekilde aktarılıyor.Doğal olmak için ekstra bir şey yapmıyorum ki bu iş çok zor bir iş.Neden?doğal olman seni kurtarmıyor.Çünkü,öyle bir sınırı var ki alalade olmayacaksın.Çünkü, adam kendi gibi birini sahnede görmek istemez.Günlük hayatta nasılsam oyum.Günlük hayattaki davranışımı oraya aktarıyorum.Oyunlarımın iyi olması ve beğenilmesinin sebebini biraz bunda buluyorum.Çünkü oyunu kendim yazdığım için, kendime göre yazıyorum mesela.Günlük hayatta çok konuşuyorum, gülüyorum, yazacak çok espri ve notta olabiliyor.

FT: Doğaçlama yapıyor musun?

BU: Çok var. Örnekler vereyim. Bir oyunda Sevil Uyar’ la sahnedeyiz. Meyhane sahnesi var. Kızcağız içiyor. Bir türlü sarhoş olmadı. Olması lazım artık. Oyunda, WC’ye gitti geldi,öyle bir sarhoş geldi ki,seyirci anlayacak.Bende dedim ki, hap mı attın WC’ de.Bir Ankara Turnesi oyununda, yine Sevil WC’ye gidecek. Giderken boş bulundu ve leblebi aldı.  – Kıza bak amma da leblebi yedi, isal midir nedir? Diyerek durumu kurtardım. Seyirci ona gülüyor. Doğaçlama yeteneğim şundan kaynaklanıyor. Hem tiyatro eğitimi aldım.Hem de, 6-7 yıl Kiss FM’de, Radyo-D’ de radyo programlarım oldu.

 

FT: Tiyatro’ya başlangıç öykünü kısaca alabilir miyiz?

BU: Ben İşletme Bölümü mezunuyum.Tiyatro ile alakam yoktu. Sadece, Lise yıllarından beri izlemeye meraklıydım.Ama kendim oynayayım diye izlemezdim.İşletmeyi bitirdikten sonra,Gırgır Dergisi’nde yazmaya başladım.Radyo programlarım başladı.Sonra,tiyatro eğitimi almaya başladım.Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter hocalarım.Bitirince, kendimi tiyatroya hazır hissettim.Ve, yazmayla da başladı aslında.Yazdım.Gözümde canlandırdım,sonra sahnede uyguladım.Aslında ilk niyetim tiyatro değildi.Ama şu anda hayatımı tiyatroyla kazanan bir insanım.Başka bir iş yapmıyorum.Hayatımın en büyük anlamı haline geldi ama beni sıkan bir anlam değil. Mesela, adam bir iş yapar, o iş onu sıkar.Ama, ben öyle değilim.O kadar keyif alıyorum ki, anlatamam.Bizde çok geniş bir kadro yok. Oyuna geliyoruz, dekoru beraber kuruyoruz, eşyaları birlikte taşıyoruz.Her şey yani.Şu an bir ışıkçı, bir sesçi, bir dekor uzmanı kadar bilgim var.Her şeyden anlar hale geldim. Çünkü özel tiyatro işi yapıyorsan, kazandığın para çok değerli.

 

FT: Tiyatro haricinde farklı şapkaların da var. Stand-up programların oldu, köşe yazarlığı, yazarlık, radyo programcılığı, gırgır’da yazarlık devam ediyor, bu tarafta da yeni projeler var mı?

BU: Benim için ortada olan yazmak.Yazdığım için radyo programı yapmış oldum. Çünkü yayınımda kendi yazdığım esprileri kullandım. İnsanlarla konuşurken içimdeki yazma hevesiyle, daha çabuk cevap verdim.Oyunlarımı da kendim yazıyorum. Tiyatro eğitimi aldığım içinde, bu onun devamı oluyor.Gırgır’da yazmaya devam ediyorum zaten. Yayınlanan kitaplarım var.O da yine yazma işinden. Tabi yazma ortada duruyor. Onun etrafında diğer işler dönüyor. İyi yazarsam, diğerlerini de güzel yapacağım.Mesela,başkalarının yazdığını oynayamam, çünkü çok başarılı bir tiyatro oyuncusu olduğumu düşünmüyorum.Kendim yazdığım için, ona ayak uydurabilen bir tiyatrocu olduğumu düşünüyorum.Çünkü, beynimde canlandırdığım şeyleri oynuyorum.Bir de çok sıkılganım. Ben bir trajedi de oynayamam mesela.Gerçekten sıkılıyorum.Tez canlıyım. Hani Karadenizliler biraz öyledir ya, Trabzonluyum ben.Sahnede de rahat olmalıyım.Sonra biri gelip bana,- şunu neden dedin! demesin.

FT :  Sana ilginç gelen bir anını alabilir miyiz?

BU: Kadın ve erkek algısı arasında gerçekten çok büyük bir fark var. Mesela bir gün oyun bitti. İki bayan geliyor yanımıza.Nasılda güzeller.Heyecan yaptım. Bende oyunla ilgili bir şeyler soracaklar sanıyorum. Oyun ne güzel yazılmış, ne güzel oynuyorsunuz falan.Bayan, Sevil Uyar’ a dedi ki : – Ya sahnede, bir o tarafa, bir bu tarafa giderken fark ettik.Çok hoşumuza gitti. Parfümünüzün markası nedir? dedi. Onun için beklemişler. Ama bu bir yandan da güzel.Biz oyunda farklı bir şey anlatıyoruz, bir yandan farklı şekillerle de dikkati çekebiliyoruz.

 

FT: Seni sosyal sorumluluk projelerinde de görüyoruz. Ne tarz projelerde yer alıyorsun?

BU: Güzel şeyler yapıyorum.Ama bunları anlatmayı çok sevmiyorum.Kurumlar,kuruluşlarla ortak projelerimiz oluyor.Mesela bazı kuruluşlar bizim oyunlarımızı alıyorlar.Doğrudan bir dernek aracılığıyla, ben de arada kontak oluyorum.Oyunun geliriyle, tekerlekli sandalye alınabiliyor. Görme engelli öğrencilere burs verebiliyoruz. Bunun yanında, bir iş adamı kadar olmasa da, iki ayda bir üç ayda bir ya da aylık kazancıma göre bu derneklere yardımcı olmaya çalışıyorum.Çünkü, bundan mutlu oluyorum. Herkesin yapmasını temenni ediyorum.

 

FT:  Sıkı bir Fenerbahçe taraftarı olduğunu biliyoruz. Bu sene ne sence Fenerbahçe nasıldı?

BU: İnan, Fenerbahçe’yi o kadar seviyorum ki, kötü hali dahi umrumda değil.En kötü zamanda dahi çok seviyorum.İnsan, kimi zaman geceleri kız arkadaşını düşünür, yapacağı işleri düşünür.Ben gerçekten Fenerbahçe’yi düşünüyorum.Çok seviyorum. Küçükken de bir anım olmuştu. Bir maçtan sonra çok ağladım. Babam bana -niye ağlıyorsun, bunlar sana para mı veriyor? dedi. Bu arada ben Fenerbahçe Kulübü’ nde de çalışıyorum. Yıllar geçti yine benzeri bir olay yaşadım.Baba bana para veriyor ya dedim. FB TV’ de de program yaptığım için, parası da bana nasip oldu. Hayat boyu, istediğim zaman maçlara girebileceğim bir kartım da var. Bu yıl çok umutlu değilim ama, umarım tersi çıkar.

 

FT: Aşağıdaki kelimeleri söylediğimde aklına ilk olarak ne geliyor?

Hayat   :  Annem

Tiyatro :  Yıldız Kenter

Renk    :  Lacivert

Aşk      :  Tiyatro

Komedi : Trabzon(Üniversiteyi orada okuduğum için komik anılarım var.)

Neşe :     Kanarya(Sarı bir kanaryam vardı, kuyruğu lacivertti.Aslında adı Sevinç,annem adını koydu.)
*Yazı ve fotoğraflar FT Line İletişim’e aittir. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.